top of page

Ütopik Kadın: Ajda Pekkan

  • Yazarın fotoğrafı: Eşref Alemdar
    Eşref Alemdar
  • 22 Eyl 2023
  • 4 dakikada okunur

70’leri estiriyor sesinde. Türk Asriliğinin ütopik simgesi kadın ütopyalaştırdığı bedeninden 2020’nin Türklerine 70’lerindeki tınısıyla şarkıyor. Yer Kuruçeşme Açık Hava Konser Arenası. O tını topluluğun ruhlarındaki tellere dokunuyor ve ruhlar aynı tınının tüm notalarında ürpererek titreşiyorlar.



ree

Fikret Şeneş, 30 yıllık aşkı Kemal Bey’e yazdığı şarkılarla Ajda’yı izliyor ön sıradan o anda ama cisimleşmiyor. Böyle olunca bir büyü doğuyor, bir büyüleşme vuku buluyor. Ve bu büyüleşmeye dalıyoruz hep beraber.

Basenine kadar inen bir korsajla sıkılanan asri Türk kadını torsosu ütopik olduğunu haykırıyor. Kabarık ve basenden yırtık tafta bir etek korsaşa iliştirilmiş. Muhteşem etek basenden topuğa yırtık ve içinde bir çift muhteşem bacağı gizliyor. Tek bir bacak zaman zaman bilinçli olarak bu yırtıktan gösteriliyor. Bir sanat yapıtı sergileniyor.

Sesindeki o “dişil, tırmalayıcı şey”lerle, 70’lerde, Yedikule’de, 3. kattaki apartman dairemizden Madam Araksi’nin çardağına bakıyorum. Sekiz yaşındayım. Ve bir kilisenin çanını görüyorum aşağıda, bir ağaç var yanında. Zarik, Vita tenekesindeki çöpleri karıştırıyor yine. Meliha Teyze, cumbasından eğilmiş, çeşit çeşit çamaşırlar asıyor. Ve taş yola asri kadınlar giriyor o anda. Apartman topuk ayakkabılarını göstermeyecek denli uzun ispanyol paça kot pantolonları var bu kadınların. Ucu sivri ve uzun yakalı dar gömlekler giymişler, düğmelerini memelerine dek açmışlar. Uzun kolyeler takınmışlar gerdanlarında çıngırdayan ve sapsarı saçları Ajda stili.. iki yandan dışa kıvrılmış. Dudakları kıpkırmızı; Ajda gibi. Ajdalara bakıyor mahalleli.. imrenti, özlem ve tuhaf bir hürmet var gözlerinde. İdeal, asri kadınlar geçiyor köhne taş yoldan ve onlar bu köhne taş yola çok yakışıyorlar. Acayip bir şey oluyor o anda. Ütopya, “kaçışkan bir an” da var oluyor. Çocuk gözlerimle görüyorum; mahallenin ağır delikanlıları sarkmıyorlar bu kadınlara. Başlarını eğiyorlar,. biliyorlar, bir şey ters kendilerinde. Teyzeler ve kızları, delikanlılar ve babaları, amcalar bu “na’resmi” geçit törenine, bu kaçışkan güzelliğe, bu erişilmezliğe yanarak, yanışarak bakıyorlar.

Bir şey var Ajda’nın içinde.. görünüyor. Anlıyorum ki o soyut varlık Ajda’nın bedeninin yontucu! Beden onun ak mermeri… Güzelliğe aşık bu yontuç. Güzel olanı seviyor, çirkini değil. Yapıbozum ve yıkım estetiği onun harcı değil.


Şen bir Türk Sanat müziği klasiğinde, akıl almaz genç sesi çağlıyor Ajda’ nın.. şıkır şıkır bir şeyler oluyor... Boğaz’ dan bir tekne yanaşıyor Arenanın tam kıyıcığına.. az sayıda yolcusuyla. Ve kaptan dümeni bırakıyor, sesi dinliyor. Çünkü tam bu esnada orkestra susmuştu. Beyefendi ak üniformasıyla Ajda’ya pek yaraşıyor. Ajda o adamı görmüyor. Eminim böyle bir şey olduğunu bilmek, görmek isterdi.


80’lere sıçrıyor “Yaz, Yaz, Yaz” dedikçe asker rap rapları geliyor kulağıma. 80’lerde yükselen kadın hareketinin, kendinden emin kadınının sesi asker rapraplarıyla karışıyor kafamda.. karıştırıyor kafamı. Çok karıştırıyor hem de...



ree

Ajda’nın içinde bir şey var demiştim ya, o şey aynı zamanda bu sesin güzelliğinden de sorumlu. Bu anlamda o şeyin salt bir yontuç olmadığını kavrıyorum.


Apansızın çok kırılgan bir şey bir anda fırlayıveriyor Ajda’dan. Görüyorum. O vakit anlıyorum ki Sezen “Ben Aslında O Bildiğin Cool Kadın Değildim” şarkısını neden yapmış. Çünkü o kaçışkan anda, Ajda ütopiklikten sıyrılıyor ve hassas, kırılgan bir kadın oluyor.


Onu öylece görmek beni çok etkilemişken hiç beklenmedik biçimde çok kızıyor. Şıpıdınık yeniden ütopik kadın oluveriyor.. kızgın ve emin bir ses çıkıyor gırtlağından. “Hayır böyle değil.. böyle değil.” yanlışı yapan enstrümantaliste dönmüş yırtınıyor, yerinde zor duruyor. Eliyle durduruyor orkestrayı. Yanlışı affetmiyor. Cezalısınız, şimdi yalnızca ben şarkıyacağım ve sessiz kalacaksınız… Ve çıplak sesinle, gırtlak oyunlarıyla, o Ajda’ya özgü seslerle alıyor şarkıyı ve başkalaştırıyor çalgısız. Ütopyanın bir özelliğini gösteriyor herkese; mükemmelliyet. Kendini nasıl toparlayacak diye düşünürken yeniden orkestra giriyor. Bir şey olmamış gibi kucaklıyor arkadaşlarını.


Şarkı aralarında konuşmak istiyor.. çok konuşmak istiyor Ajda.. ama istediği mükemmel sözcükleri yakalayamadığından, mükemmel cümleler periler gibi kaçıştığından konuşamıyor. Sonra mahrum kalıyoruz bize anlatacaklarından.. anılarından, incelikli düşüncelerinden.


90’lar, 2000’ler… Yakar Geçerim’in videosu düşüyor sahneye. Kadın, mayosunun içinde, üzerinde topuklarına değin uzanan bir hırkayla öyle tuhaf bakıyor ki kameraya. Bu zamana meydan okıuyuş, bu ideal durum, bu erişilemeze erişmişlik feci dokunuyor bana. Kaçışkanlığın anda ebedileştirilmesi…Onu anlıyorum.


“Vitrinime değil iklimime gel” diyor bir ara sahnede. Bu, asla ‘vitrinimden şikayetçiyim’ demek değil. Vitrini küçümsemek hiç değil. Bu da bir başka erişilmezlik dışavurumu. Vitrinimi gör ama o aklını başından almasın. Bu vitrinde gördüklerin kadar güzel daha neler var içeride. Bir mağaza teşrifatçısı gibi görüyorum o anda kendisini. Gülümseyen, müşfik ve davetkar; “çeşitlerimiz içeridedir...”


Konser bitedururken, bir ara bir kaç kez göz göze geliyoruz.. çok mutlu oluyorum. Ben Ajda’yı ilk kez sahnede izledim. Neden daha önce izlemediğime epeyi hayıflandım. Onu eksik tanıdığım için olsa gerek bu. Dün gece o eksiklik tamamlandı. Ajda’yla bakıştık ve Ajda’nın erkeklerini çok kıskandım.

Veda ederken izleyiciye. Ben diyor.. bana diyor hayatta hiç kimse sizin kadar zevk vermedi. Ben sizi çok seviyorum. Size bu sahnede bütün hayatımı göstermek istiyorum. Bir köşede hala nasıl şan dersleri aldığımı, hocamı da davet ederek temsil etmek istiyorum.


Konser bitti. Çok yakın bir arkadaşımın ablası Feriha ile ayrılıyoruz arenadan. Bir çılgın alkış kopuyor hala ama. O an bilmiyorum fakat Feriha ile hayattan konuşacağız vapurda. O kızından ve hayattan bahsedecek, ben de kaybettiğim babamdan ve hayattan. Birbiriyle tanış olan ama yıllar içinde topu topu bir kaç kez görüşmüş iki insan bir samimiyet paylaşacak. Ben köprünün altından geçerken narani köprünün bir fotoğrafını çekeceğim. Amberi Büyük Mecidiye Camisinin de. Bunu Ajda’nın “Oyalama Beni” şarkısıyla beraber Instagram hikayesine postalayacağım. Önce Beşiktaş’a uğrayacak vapur. Sonra Üsküdar’a. Ben Üsküdar’da ineceğim. İnmeden Feriha’yla vedalaşacağız. O Kadıköy’de inecek. Her şey böyle olacak.



 
 
 

Commenti


© 2023 by The Artifact. Proudly created with Wix.com

bottom of page